Geçen yıl güzel ülkeme gittiğimde orada bir şehrin bilboardlarında bir ayet metni gördüm ve İslam adına, Kur’an adına çok üzüldüm.
Bir Allah dostunun (M. Zahit Kotku) çok hoşuma giden bir sözü var. Yanındakilere yaptığınız iyi işler aklınıza geldiğinde hayatı yaşarken, bu işleri yaparken bir yandan da “bilerek bilmeyerek kaç kişinin canına kast ettiniz, kaç kişinin katili oldunuz” diye kendinize sorun der. İnsanları dinden, imandan, Allah’tan soğutmanın, nefret ettirmenin cinayetten, katilden daha korkunç ve tehlikeli olduğunu hatırlatmak ister. Bu muhteşem, ufuk açıcı bir bakış açısı kazandırır insana. Bu dinden nefret ettirmenin çoğunlukla dindar bilinen insanlardan gelmesi de apayrı bir sorun. Özellikle günümüz insanları ve gençlerine bakın, birçoğu ateist, deist olduklarını ifade ediyorlar. Bunların bu İslam toplumunda bu yollara düşmelerini iyice araştırın, mutlaka karşınıza böyle ham, kaba softa birisinin etkisini bulacaksınız. Dinin ruhunu, özünü anlamayan, sadece kıyafete, sadece Arapça bilmeye ve bunu da bir övünç kaynağı olarak kullanan insanlardan da ancak bu beklenir. Din sevgidir, şefkattir, canlı cansız bütün mahlûkata yardım etmek, sevgi beslemek ve hizmet etmektir. Böyleleri maalesef İslam’ın içini boşaltmış ve birkaç ifade ile özetlenecek sözleri öne sürerek kendilerine olmayan payeler biçer, bunlarla da gemilerini yüzdürür, statülerine devam ederler.
Din alırlar, din satarlar <br/> Dini dünyaya katarlar <br/> Sonra yan gelip yatarlar<br/> Tek sermayeleri dindir din. (Aks)<br/>
Geçen yıl güzel ülkeme gittiğimde orada bir şehrin bilboardlarında bir ayet metni gördüm ve İslam adına, Kur’an adına çok üzüldüm. Şehrin her tarafına bir ayet metni olarak şu ifade yazılmıştı. “De ki, Ey Kafirler yenileceksiniz” bu ifadenin turizm beldesi olan bir şehrin sokaklarına asılmasındaki amaç ve hikmet ne idi? O ayeti şehrin sokaklarına asan zihniyetten bir tek fert, kafir dedikleri kişilerden bir teki ile bir tek kelime sohbet etmişler miydi? Kâfirlerin ürettikleri arabalara binip, onların yakıtlarını kullanıp, onların markalarını gururla üstlerinde taşıyanlar, onların makinaları ile yollar yapan, traş olan, evlerini süpüren bu insanlar, hangi yüzle, hangi mantıkla kâfirlere ”yenileceksiniz” diyorlardı. Kur’an insana okumayı, dolayısı ile başarıyı salık verir, mümin başaran, çalışan, gayret edendir, öyle olmalıdır. Bütün bu başarıları senin kâfir! Dediklerin yapsın ve sen onların her şeylerini kullan, sonra senin yurduna misafir olarak gelen bu insanlara “yenileceksiniz” de. O ayet ne zaman indi, nasıl indi, hangi olaya, kimlere işaret ediyor diye araştırma zahmetine de katlanma ve ham, kaba, yobaz softalar gibi ezberden haykır, höykür. Bir de evine, yurduna kadar gelen bu insanlar aslında sadece İslam’da olan bir ve içinde “kalp” kelimesi de olan bir kurumun ki ismi “Müellefei Kulup” yani kalpleri telif olmaya, islama ısındırılmaya hazır, layık anlamında bir kurumun muhatapları, dahası bu adaylıktan dolayı da İslamla şereflenme durumunda olan insanlardı. Sen bu insanlara bu kapıları daha açmadan, daha çalmadan yüzlerine kapatıyor ve onları ümmeti davetten, ümmeti nefret sınıfının içine atıyorsun.
“Mesela yaratılanı severiz, yatandan ötürü” bu sözlerin başında gelir. Bu sözü söyleyenlerin ormanları, ağaçları yok ettiklerine binlerce kez şahit olursunuz. Bu insanları savaşlar çıkararak yüzlerce, binlerce insanın katline direk veya dolaylı yoldan fetva verdiklerine de şahit olursunuz.
Oysa İslam’ın özü din, dil, ırk, fakir, zengin ayrımı yapmadan iyilik, şefkat, hoşgörü, empati, affetme ve yardımcı olmaktır.
Gül alırlar gül satarlar<br/> Gülden terazi tutarlar<br/> Gülü gül ile tartarlar<br/> Çarşı pazar güldür gül. <br/>
Gül ile uğraşan, gülden ruhlu insanlar, zülüm etmez, hak yemez, insanları ağlatmaz, büyüğe saygı, küçüğe sevgi gösterir ve bunu göstermelik olarak yapmazlar.