15 Temmuz’dan sonra komşularımız bizim için “Bunların evini yakın!” demeye başladılar.
Ben, ikiz kardeşim, annem ve babam hep birlikte Adana’da mutlu bir şekilde yaşıyorduk.
15 Temmuz sonrasında polisler babam hakkında bilgi almak için sürekli evimize gelirdi ve komşularımız bize haber ederlerdi. Bir süre sonra komşularımız "Bunların evini yakın! Bunlar hain!" diyerek evimizin önünde bize hakaret edip bizi tehdit ettiler. Hakaret ve tehditlere aldırmamaya çalıştık ve bir müddet sabrettik.
Sonrasında babam hakkında emniyette bir dosya açıldığını öğrenince, cezaevine girmemek için ülkeyi terk etmeye karar verdi. Bunun için babam önce Meriç nehri üzerinden Yunanistan’a geçecek, sonrasında da başka bir Avrupa ülkesine iltica edecekti. Ancak babam Meriç’i geçmeye çalışırken işler hiç de planlandığı gibi gitmedi. Babamın nehri geçerken üstünde bulunduğu bot kimliği belirsiz maskeli çetelerce batırıldı ve babam ölümden döndü. Ciddi bir boğulma tehlikesi atlatan babamı Türk sahil güvenlik birimleri kurtarmış.
Babam gözaltına alındıktan sonra mahkemeye çıkarıldı. Babam hakkında daha önce verilen 6 yıl 3 aylık hapis cezası hızlı bir şekilde onandı ve mahkum edildi. Biz bu sırada ekonomik yönden çok büyük sıkıntı çektik, yakın akrabalarımız dahi bize sahip çıkmadı. Ev sahibimiz bizi evden attı. Başka bir eve taşınmak zorunda kaldık. Adeta bütün kapılar yüzümüze kapandı. İkizim ve ben bir yandan sanayide çalışıp evimizi geçindirmeye, bir yandan da okumaya gayret ettik.
Tabi ki bu arada, çevremizden yine hakaret ve tehditlere maruz kaldık. Yeni taşındığımız evde de polisler bizi rahat bırakmamıştı. Bizleri sürekli takip edip taciz ediyorlardı. Biz de en sonunda çareyi Türkiye’yi terk etmekte bulduk.
Şu an Türkiye ile kıyaslarsak Hollanda’da kendimizi psikolojik olarak çok rahatlamış hissediyoruz ama aklımızın bir yanında babamızın sağlığı ve güvenliği duruyor. Onu çok özlüyor ve onun için endişeleniyoruz. Bize telefonla görüşmeyi dahi bazen çok görüyorlar ve maalesef sesini duyamıyoruz. Yine bazen mektuplarını, kitaplarını kendisine vermiyorlar. Telefon görüş gününde babamızın sesini duyduğumuzda adeta dünyalar bizim olmuş gibi seviniyoruz.
Babamızın bir an önce serbest kalmasını ve ona kavuşmayı dört gözle bekliyoruz. Bu da benim hikayemdi.
.
Yazardan başka yazılar
Justice for Humanity'ın daha fazla makalesini keşfedin