logo
Giriş yap
Etkinlikler
BlogKulüpBağış
Giriş yap
image

Susma Sıra Sana Gelecek

Zulme sessiz kalınması ve masum bir cemaat toplumda linç edilirken toplumun buna seyirci kalması ve son olarak da toplumun geldiği son nokta.

Serdar

4 dk

1

0

SUSMA SIRA SANA GELECEK
 ‘’Susma, sustukça sıra sana gelecek’’ sözleri 90'lı yıllarda kulaklarımızın aşina olduğu sözlerden bir tanesidir. Eğer zulme sessiz kalırsan, o zulüm bir gün senide vuracak. Eski bir fıkra vardır o ermeniyi dövdürmeyecektik diye. İşte tam da o sözün hayat bulduğu noktadayız. Bir zamanlar barışı, adaleti, hoşgörüyü savunan Hırant Dink öldürülürken, öldürenleri alkışlayan bu toplumdu. ‘’Hainlerin cezası budur’’ sözlerinin haksız gururunu yaşıyordu toplum. Öldürenleri kahraman ilan ediyor, hakkında destanlar şarkılar yazıyordu, destekleyenleri bağrına basıyordu bu toplum.. Bize dokunmayan yılan bin yaşasın sözünü prensip ediniyor, mazlumun sesine kulak vermiyordu. Ha işte tam da ‘’o ermeniyi dövdürmeyecektik’’ dediği noktaya geldi. O gün Dink’i öldürenleri alkışlayan toplum, bugün adalet nerede diye haykırıyor. Karıncayı bile incitmeyen masum insanlardan oluşan bir hareketi, terörist ilan eden aynı toplumdu -ki masumiyetinden kimsenin şüphe etmeyeceği bir hareket-. Ve aynı toplum bugün adalet diye feryat ediyor. 

Şu an ülkenin her yerinden çığlıklar feryatlar yükseliyor. Bir baba kendini sokakta yakıyor. Bir anne evinde üşüyen çocuklarını ısıtamadığı için yan odada canına kıyıyor.. Zulmün ardı arkası kesilmiyor.

 Evet biz toplum olarak önce birilerini dövmeye, sonra da dizini dövmeye alışık bir toplumuz. Önce masumları, bebekleri, kadınları, anaları ağlatıyor, sonra bu düştüğü duruma oturup kendisi de ağlıyor. ‘’Ağlamaya hakkı var mı?’’ bilmiyorum. Defalarca ‘’elim kırılsaydı da oy vermeseydim’’ diyeceğini bile bile yine gidip o insanlara oy verdi. Bir kere daha zulme sessiz kalmayı tercih etti

 Çok çabuk unutuyor bu toplum. Hala altında binlerce cesedin bulunduğu enkazlar üstünde, depremzedelere ‘’şerefsiz, alçak’’ diyen bir diktatörün sahte zaferi kutlandı bu toplum tarafından. Akape kazandı diye, henüz kaldırılmamış olan enkazlar üzerinde halaylar çekti. Soğuktan donarak ölen binlerce insanın acı çığlıklarını unuttu. Depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen ve hala enkazların altından cesetler çıkarken, birileri hala depremzedelerin evlerini yağmalama derdinde. Peki o sırada kolluk kuvvetlerimiz ne yapıyor. Akbelen de ağaçlar kesilmesin diye direnen ‘’teröristlerle!!!’’ mücadele ediyor. Evinde dua kitabı buldukları silahsız!! terör örgütlerinin!! evlerini basıyor. Bu kahramanca baskın görüntülerini, müzikli video yapıp sosyal medyada paylaşıyor. Ve toplum susmaya devam ediyor. Zulme uğrayan her kim olursa olsun susmamalıydı. Sağcısı, solcusu, cemaatçisi, dindarı, dinsizi… Her kim olursa olsun haksızlığa uğradığında susmayacaktı. Birileri hep bir şeyler yaptı ve toplum seyretti… sustu.. Şimdi sıra kendilerine gelince haykırıyorlar, haykırıyorlar ama kimse seslerini duymuyor. Çünkü duyacak kimse kalmadı. Emniyet ve güvenin temsilcisi olan insanları taşlarsanız, bir gün emniyete ihtiyacınız olduğunda kimse sesinizi duymaz. Adaleti sağlamak için yola çıkanları hain ilan ederseniz, adalete ihtiyacınız olduğunda kimse size el uzatmaz. Haklıyı haksızı ayırt edemeyen düşüncesiz anlayışsız halk yığınları haline geldi toplum ve maalesef adaletin keskin kılıcı, zebanilerin zulüm kırbacına dönüştü. Bir zamanlar  adaleti temsil eden, dünyanın; ‘’buraya da gelseler de adalet nedir öğrensek’’ diye gözünün içine bakılan, ütopya yazarlarına; ‘’zaten bu bir yerlerde yaşanıyormuş’’ dedirten bir millet; bugün zulme kapattıkları gözleriyle adaletin yolunu gözlüyor.. mazlumların haykırışlarına tıkanan kulaklar adaletin ayak seslerine hasret. ‘’Zulme sessiz kalan dilsiz şeytandır’’ diyen diller adalet diye haykırıyor. Ormanlarımız katledilmesin diye bir vatandaş, kadın haliyle tomalara direniyor. Adalet yürüyüşü yapan insanlara devlet en sert diliyle karşılık veriyor.

 Türkiye maddi manevi buhranlar içinde. Bir ay önce her yerini selin suların bastığı topraklar, bugün sıcaktan sokağa çıkılmaz hale geliyor. Ormanlarımız yanıyor, deprem bölgelerinde insanlar yaşam mücadelesi veriyor. Hayat pahalılığı almış başını giderken, devlet erkanı halkla dalga geçercesine dünya bizi kıskanıyor diyor. Ülkemizin toprakları satılıyor, ormanlar ranta açılıyor, felaketler birbirini takip ediyor. İstanbul da sokak ortasında insanlar darp ediliyor, kameralar önünde ırzımıza namusumuza saldırılıyor, magandalar dükkanları gasp edip insan öldürüyor, sınırlarımızdan akın akın giren mülteciler topraklarımızı işgal ediyor, can ve mal güvenliğimiz koruma altında olmadığı gibi, milli bütünlüğümüz de tehlike altında. İstanbul sokaklarında uyuşturucudan kriz geçiren binlerce gencimiz varken, Rtük bunlara yayın yasağı getiriyor. Diyanet erkanı hutbelerde ahlaki yozlaşmayı dile getirirken bir yandan da toplumu ıslah eden bir gurubu ifsatcılar diye itham ediyor.
 

Ülkemize mülteci olarak gelen sığınmacılar tarafından evladının gözü önünde darp edilen insanlar, plajlarda, otobüslerde, konserlerde tacize uğrayan kadınlarımız kızlarımız… Güçlüler güçsüzleri eziyor.. zenginler daha zengin fakirler de fasfakir oluyor.

 Artık kimsenin tahammülü kalmadı. Kalmadı ama kimsenin elinden de bir şey de gelmiyor. Ses çıkaranlar karşılarında mafya vari yapılanmaları buluyor veya rejimi eleştirenlere bir şafak operasyonuyla hadleri bildiriliyor.!! Bütün bunlar hep suskunluğun bedeli. Mantık ve muhasebe duygusunu yitirmiş olan yığınlar şu an zulmü alkışlıyor. Birileri  ‘’ona dokunmak bile ibadettir’’ derken, ‘’Allah’ın bütün vasıflarını toplamış bir lider’’ derken susan bu toplum.. ‘’adeta bizim için ikinci peygamberdir’’ dediklerinde susan bu toplum malesef ‘’Celladına aşık olmuş bir millet’’ örneği haline geldi.. çünkü susma sustukça sıra sana gelecek sözüne kulak asmadı…
logo

Sessizlik, özgürlüğün en büyük düşmanıdır.

Platformlar

Trend RightsKunsthalteMinimierLotus van de MediaFC AkademiRhythmic Dreams

Copyright © 2025, Vakıf. Tüm hakları saklıdır.